İsrail, Hamas’la savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin planlarını açıkladı

Yaklaşık üç ay önce Hamas İsrail’e saldırdığında, İsrail hazırlıksız yakalandı.

Saldırının gelmekte olduğunu görmedi, en başta saldırıyı kontrol altına almakta zorlandı ve ardından sadece bir fikirden yola çıkarak – Hamas’ı yok etme – Gazze Şeridi’nde tam kapsamlı bir işgal başlattı.

Sonrasıyla ilgili büyük bir belirsizlik vardı. Ama bu belirsizlik yavaş yavaş kalkıyor.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant Perşembe günü gazetecilere, Hamas’la savaş sona erdikten sonra Gazze’nin yönetimine ilişkin ülkesinin planlarını açıkladı.

Plan şimdilik sadece ana hatlardan oluşsa da incelenmeye değer.

Güvenlik konusunda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun şimdiye kadar söylemediği hiçbir şeyi söylemiyor: İsrail, Gazze Şeridi’nde “operasyon yürütme hakkını saklı tutacak” ve kimsenin İsrail’e tehdit oluşturmadığından emin olacak.

Plan, sivillerin hayatını etkileyecek yerlere değindiğinde işler biraz bulanıklaşıyor.

İsrail’in, son 20 yıldır hayatın bir gerçeği olan Gazze Şeridi’ne mal girişi üzerindeki katı kontrolü devam edecek.

İsrail, Mısır ve ABD; Mısır ile Gazze arasındaki sınırın güvenliğini sağlamanın yolları üzerinde birlikte çalışacaklar; bu, tünel sorununun kesin olarak çözülmesi anlamına da gelecek.

Ancak plan, üstü kapalı bir ifadeyle “Gazze Şeridi’nin iyileştirilmesi” olarak adlandırılan şeyin sorumluluğunu üstlenecek “çok uluslu bir görev gücü” oluşturulmasında yabancı oyunculara (ABD’nin yanı sıra Avrupa ve Arap hükümetlerine) önemli bir rol verilmesini öngörüyor.

Diğer bir ifadeyle bu ülkelerden yıkıma uğramış alanın tamamını yeniden inşa etmeleri beklenecek. Ve masrafını karşılamaları…

Önceki yatırımlarının (hastaneler, okullar ve üniversiteler) son üç aydaki yıkımını izleyen ülkeler için, özellikle de AB ve Körfez ülkeleri için, bu hiç de cazip bir seçenek değil.

İsrail’in Hamas’ı tehdit olarak ortadan kaldırma hedefinde başarılı olduğunu varsaysak bile, gelecekte şiddetin patlak vermeyeceğini ve bir yıkıma daha yol açmayacağını kim söyleyebilir?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 7 Ekim’den bu yana bölgeye dördüncü ziyaretini gerçekleştiriyor. Gazze’de yaşanan acı sahneler karşısında dehşete düşen bölge liderlerinin onu coşkuyla karşılaşması mümkün mü?

Şu ana kadar Arap dünyasının görüşü, ateşkes sağlanana ve savaşın siviller üzerindeki yıkıcı sonuçlarına çözüm bulunana kadar, savaş sonrasından bahsetmenin imkansız olduğu yönündeydi.

Ancak İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House için yazan Dr. Sanam Vakil ve Dr. Neil Quilliam, Arap dünyası liderlerini harekete geçmeye çağırıyor.

“Gazze’de ciddi bir bölgesel planlama ve yatırım olmazsa, kanunsuzluk ve Filistin’de siyasi boşluğun yanı sıra kıtlık, hastalık ve ölümün korkunç gerçekliği ortaya çıkacaktır.”

Peki ya “Filistin’deki siyasi boşluk” konusunda ne öneriliyor?

Gallant’ın “dört köşeli” planında Filistin unsuru belki de en belirsiz olanı.

“Bölgeyi kontrol eden varlığın, Gazze’deki mevcut idari mekanizmanın (sivil komiteler) kapasitesini geliştireceğinden” bahsediliyor.

Basında çıkan haberlere göre, bu yerel komitelere yapılacak tüm atamaların İsrail tarafından onaylanması gerekecek.

Hamas’a açıkça bir rol biçilmiş değil ama Batı Şeria’da bulunan Filistin Yönetimi ve onun lideri Mahmud Abbas’a da (en azından şimdilik) hiçbir görev verilmedi.

Filistinliler açısından plan, İsrail’in 1970’lerin sonlarında işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki yerel işleri yürütmek (ve böylece Filistin Kurtuluş Örgütü’nün etkisini azaltmak) için siyasi olmayan “Köy Birlikleri”ni teşvik etme yönündeki geçici çabalarının yankılarını taşıyor.

Bağımsız İsrail dergisi +972’nin kıdemli editörü Amjad Irak, “İsrail, Filistinlilerin siyasi temsilciliğe sahip olduğu fikrini hayal edemiyor” diyor.

“Temel olarak Batı Şeria’daki modeli Gazze’de kopyalamaya çalışıyorlar ama bunu organize siyasi fraksiyon olmayan biriyle yapıyorlar.”

Gazze’nin ileri gelenlerinden oluşan yerel komitelerin görevlendirilmesi, Gazze Şeridi’nin siyasi olarak Batı Şeria’dan ayrılmasına da yol açacaktır.

Filistinliler, bir Filistin devletinin kurulmasını engellemeyi amaçlayan İsrail’in kasıtlı böl ve yönet politikası olarak gördükleri şeye karşı uzun süredir temkinli yaklaşıyorlar.

Batı Şeria ve Gazze, İsrail Devleti’nin 1948’de kurulmasından bu yana fiziksel olarak ayrı olabilir, ancak Filistinliler her iki bölgeyi de ulusal kimliklerinin ayrılmaz parçaları olarak görüyor ve bu bağlantıyı koparmaya yönelik her türlü girişime şiddetle direneceklerdir.

Filistinli analist ve eski Filistin Yönetimi sözcüsü Nour Odeh, “Gazze ayrı bir ülke değil” diyor. “Devlet kurma ve İsrail kontrolü ve işgalinden kurtulma konusunda aynı özlemi paylaşıyorlar.”

Gallant’ın planını hâlâ incelediklerini söyleyen (ve bunun henüz İsrail’in resmi teklifi olmadığını belirten) ABD’li yetkililer pek de hevesli görünmüyor.

Biden yönetimi, Hamas’ın 7 Ekim saldırılarını kınamayarak kendisini denklemden çıkardığını öne süren Netanyahu’nun muhalefetine rağmen, haftalardır Filistin Yönetimi’ne bir rol verilmesi gerektiği konusunda ısrar ediyor.

Blinken ile birlikte seyahat eden üst düzey bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, ABD’nin hâlâ Filistin Yönetimi’nin – Batı Şeria ve Gazze Şeridi anlamına gelen – Filistin topraklarını yönetmesini istediğini söyledi.

Ayrıca Netanyahu hükümetinin bazı üyelerinin açıkça Filistinlilerin Gazze dışına yerleştirilmesi çağrısında bulunduğu bir dönemde, ABD’nin Arap ortaklarını İsrail’le birlikte hareket etmeye ikna etmesinin zor olacağını söyledi.

Bu, Filistinlilerin en büyük korkusu olmaya devam ediyor ve Netanyahu’nun bazı siyasi müttefiklerinin ateşli söylemleri ve hükümetin nereden geldiği belli olmayan belgeleriyle körükleniyor.

Son günlerde hükümetin Gazze’den gelen Filistinlileri kabul etmeleri için Afrika ülkeleriyle gizli müzakereler yürüttüğü yönündeki haberler bu korkuyu daha da artırdı.

Gazze’deki sivil nüfusun büyük bir kısmı Gazze Şeridi’nin güney kesiminde sıkışıp kalmışken, bazıları 7 Ekim’den bu yana birçok kez yer değiştirmişken, geri dönüp dönemeyecekleri belli olmayan bir şekilde Gazze dışına gitmeye zorlanabilecekleri düşüncesi son derece endişe veriyor.

Ancak Gallant’ın planına şüpheyle yaklaşanlar yalnızca Filistinliler değil.

En çok muhalefet edenlerin bazıları, Netanyahu’nun kendi koalisyonunun aşırı sağcı üyeleri.

Bazıları, İsrail’in 2005 yılında Gazze Şeridi’nden çekilmesinin bir hata olduğuna inanıyor. Onlara göre güvenliği garanti etmenin tek yolu, İsrail’in tüm bölgeyi yeniden işgal etmesi ve Yahudi yerleşimcilerin geri dönmesine izin vermesi.

Gallant bu konuda oldukça açık sözlü görünüyor.

“Gazze Şeridi’nde İsrailli sivil varlığı olmayacak.”

Ancak aşırı sağcılar için Gazze’yi yeniden inşa etmek ve Filistinlilerin kalmasına izin vermek yalnızca sorun biriktirmek anlamına geliyor.

Dini Siyonizm Partisi milletvekili Ohad Tal, “7 Ekim’i, belki iki yıl, beş yıl, 10 yıl sonra yeniden yaşayacağız” diyor ve ekliyor:

“Evlerin yeniden inşası için dünya çapından gelecek paranın Gazze’ye akmasına izin vermek, tüm parayı almaları ve daha önce olduğu gibi Gazze’yi Singapur’a dönüştürmek yerine, onu dünyanın en büyük terör yuvası haline getirmeleri anlamına geliyor.”

Perşembe gecesi yapılan kabine toplantısında, İsrail ordusunun 7 Ekim saldırılarını ortaya çıkaran koşulları ne zaman ve nasıl incelemesi gerektiği konusundaki görüş ayrılığı, Netanyahu hükümeti içindeki keskin bölünmelerin güçlü bir göstergesiydi.

İsrail ve dünya, bu savaş sona erdiğinde Gazze’yle ne yapılacağı konusunda cebelleşirken, bu bölünmelerin daha da derinleşmesi muhtemel.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir